27 Mayıs 2015 Çarşamba

Bu İşte Bi Terslik Var Bacım!

Şu dünyada kızına "anne olunca anlarsın" demeyen anne olmadığı gibi, anne olduktan sonra da "aynı anneme benzedim" demeyen kadın yoktur zannımca. Oysa çağ ilerlemiş, nesil bir sonraki devrine geçmiştir amma, kızlar illa ki analarının kopyası olup çıkarlar, şaşılacak iş!

Ben kendim için de böyle düşünüyor, acaba bir annem mi var benden içeri hallerinde dolanıp duruyorken birden bire aydım. Peki o zaman benim anneliğim ile bacımın anneliği neden bu kadar farklı? Neden ben böyle mikemmel bir anneyken o züper bi anne, neden benim a dediğime o b diyor? Resmen dondum kaldım. E biz aynı ananın çocuklarıyız nasıl bu kadar farklı anne olduk?

Valla ben bacımın anneliğini beğenmiyorum, o da benimkini beğenmiyor eminim. Bence onun bebesinin iştahsızlığının sebebi onun yemek düzensizliği, ona göre benim bebenin şımarıklığı hiç sesimi yükseltmememden. Düşünüyorum düşünüyorum aynı yaptığımız hiç birşey yok. E hani annemize benziyorduk? Yoksa benim annem benim annem değil mi :S Bak hele başıma gelene!!!

21 Mayıs 2015 Perşembe

Bizimki Çok Yaramaz Keşke Seninki Gibi Uslu Olsa Ohooo

Zaman zaman başka annelerden bu tip laflar duyuyorum. Sadece benim çocuğuma karşı değil başkalarına da. Yaramaz çocuk sahibi olmayı, bununla baş etmeyi de maharet gibi göstermeye çalışıyorlar. Aslında acındırma edebiyatından başkası değil yaptıkları. Onlar kendilerini övdüklerini zannededursunlar, benim kafamdan geçen düşünceler şöyle.

Ben çocukların yaramazlık diye tabir ettiğimiz özelliklerinin -nedir bunlar çok hareketli olması, söz dinlememesi, oyuncaklara ve diğer kişilere hırçın davranması... - bir kısmının genetik bir kısmının da çevresel faktörlerin etkisiyle oluştuğunu düşünüyorum. Tam bir oran vermek doğru olmaz ama yazıda kolaylık olsun diye %50-%50 olsun diyelim. Yani çocuğun yaramazlığının yüzde ellisi genetikse yüzde ellisi de çevresel faktördür. Bunların içinde ortamın huzursuz olması, anne-baba arasındaki uyumsuzluk ve iletişim şekilleri, evde bulunan diğer kişilerin (kardeş, büyükanneler, dedeler) etkileri sayılabilir. Bunun kanıtı da çocuğun farklı ortamlarda farklı davranmasıdır. Eğer yaramaz çocuk okulda veya başka bir yerde uslu ise, yani tepkisi ailesine ise demek ki yaramazlığının bu miktarı çevresel etkiden gelen miktardır.

Neyse, benim çocuğuma gelen uslu yorumlarında, kendi çocuğunun yaramaz olduğunu iddia eden ailelerin bu çevresel etkilerine dikkat ediyorum öncelikle. Genelde gördüğüm çocuk gerçekten bazı şeylere tepki olarak yaramazlığı geliştirmiştir ve bunların başında da olgunlaşmamış anne-baba sorunu karşıma çıkıyor. Tabi ki herkes için böyledir demiyorum, gözlemlediklerim böyle. Bu durumda bana senin çocuğun uslu dediklerinde içimden geçen, "belki senin çocuğuna ben baksam o da uslu olurdu, sonuçta bizim çocuğa yaklaşımımız sizinkinden farklı, kimbilir belki çocuk hiç yaramaz değildir özünde".

Benim çocuğumun da yaramazlık yaptığı dönemler, anlar oluyor ama genel olarak tutarlı davranmaya çalışıyoruz ve iyi anne-baba olmaya çalışıyoruz. Ancak ben çocuğum günlerce aralıksız yaramazlık yapsa da, hiç yapmasa da onu yaramaz veya uslu diye etiketlemiyorum, dahası kafamda böyle imgelemiyorum bile. Çünkü çocuk bu, bir günü bir gününe uymaz, durmadan keşfeder, bu süreçte kimi zaman yaramazlık yapar kimi zaman yapmaz, değişir, öğrenir ve en önemlisi büyür.

Büyür, büyür, büyür... Zaman çok hızlı geçiyor. Önemli olan ruhsal olarak sağlıklı büyümesi tabi. Çocukların süregelen ve bitmeyen yaramazlıkları varsa, anne baba çocuktan önce bi kendine, ortama bakmalı. Acaba şartlar değişirse çocuk uysallaşır mı, sorun gerçekten çocukta mı?

19 Mayıs 2015 Salı

Enayi miyim Dersin?

Uzun zamandır yakın kategorisinde sayabileceğim bir arkadaşım var ve onun bebesiyle benimkinin araları çok az. Hamilelik ve bebek büyütme süresince hep konuşuyor dertleşiyoruz ama uzak oturduğumuzdan sık sık görüşemiyoruz.

Bebeğim benim için ne kadar özelse onun çocuğu için de benzer duygular besliyorum. Ne zaman ziyaretlerine gitsem elim hiç boş gitmedim, onunkine de kendi bebeme layık gördüklerimden aşağısını almadım. Normalde kim ne getirmiş ne getirmemiş, ne aldı ne almadının çetelesini tutan biri değilim ama ablam ve birkaç yakınım sık sık karşılaştırma yaptırıp bana hatırlatıyorlar ve unutmama izin vermiyorlar. Arkadaşım benim onlarca hediyeme karşılık sadece iki kez çocuğuma birşey aldı ve yakın zamanda olan sonuncusu ise benim asla ona hediye olarak götüremeyeceğim kadar adi birşeydi. Tabi etrafımdaki muhasebeciler derhal bık bık ötmeye başladılar. "Bak gördün mü onca parası var almıyor, sen salaksın alıyorsun, akıllan biraz"... gibisinden laflar.

Bu olaydan sonra birkaç gündür düşünüyorum ve kendimi sorguluyorum. Bir dahaki sefere ben de öyle yapsam mı? Gerçekten enayilik mi bu? Arkadaşımın tavrı bana ne hissettiriyor?

İnsanlar birşey verdiklerinde karşılığını aynı değerde ve aynı kişiden almayı umuyorlar. Oysa benim inancıma göre verdiğin şeyin karşılığını Allah sana başka yollardan ulaştırır. İlla o kişiden olması gerekmez. Diğer yandan az veren veya vermeyen kişinin bereketi kaçar, Allah da ondan farklı şekillerde o parayı çıkarır. Bunu anlar mı anlamaz mı bilemem ama yine cimrilik yapmaya devam ediyorsa anlamamış demektir. Dolayısıyla benim eliaçık davranmamın veya davranmamamın getirisi/götürüsü yine bana olacaktır. Ayrıca o bundan rahatsız olmamış ama ben olurum bu yüzden asla yaptığına karşılık benzer şekilde davranamam, kendimi küçültemem. O yapsın ben yapamam.

Peki böyle davranmaya devam edersem enayi mi olacağım. Bazı insanlar böyle düşünebilir ama insanın kendini tanımaması, kendini kandırması daha büyük enayilik. Tam doğru ifade edemiyorum aslında ama kesinlikle bu ince hesaplara kafa yormak, onlardan dolayı sıkılmak, tavırlarına buna göre ayar çekmeye çalışmak; bunlar daha yıpratıcı ve yorucu.

Peki o hediyeyi gördüğümde ne hissettim derseniz, ne üzüldüm ne şaşırdım ne kınadım. Beğenmedim elbette ama demek ki bize verdiği değer buymuş dedim. Ben onun yerinde olsaydım özel günde verilen bu hediye için, onun çocuğunun tercihleri üzerinde düşünür, araştırır en seveceği şeyi bulmaya çalışırdım. Bu hediye öylesine alınmış olmak için alınmış, üzerinde hiç düşünülmemiş birşeydi. Yine de buna alınmadım ve hiç etkilenmedim, onun tavrına karşılık duygu ve düşüncelerim hiç değişmedi.

Çünkü anne olduktan sonra artık bazı şeylerin değerini daha iyi anlıyorum. Tüm bu maddi konular, kim ne demiş ne yapmışlar öyle boş geliyor ki. Sağlık olsun gerisi boş. Zamanım tüm bu zırvalıkları düşünerek heba edemeyecek kadar değerli.