24 Şubat 2014 Pazartesi

Fiziksel Bağlar Koparken Görünmez Bağlar Düğümlenir

Bebeğinin doğum anı annesine daha dün gibi gelirken, bir bakmış aylaaaar, yıllaaaar geçmiş, minik bebek kocamaaaan olmuş. Anne, her ay dönümünde hem heyecan hem hüzün duyar, acaba beraber neler yaşayacağız diye hayal kurarmış.

Önce bebeğinin memeyi bırakma zamanı gelmiş. Ölesiye yorgun olsa da, gün içinde beş on kere bebeğininin memesine uapışmayacak olmasına çok içerlemiş. Öyle üzülmüş ki, sanki artık bir daha o kadar yakın olamayacaklar, aralarındaki bağlardan biri kopmuş zannedermiş.

Zamanla buna alışmış. Ancak o fırsat bulduğu her an bebeğini kucağına alıp sarılmaya, öpüp koklamaya devam etmiş. Günler yine hızla geçmiiiiş, geçmiş. Gün gelmiş bebeği artık her derdini söyler olmuş. Annesi onu sıkıştırdığı zaman git diye kovar, istemediği zaman öptürmezmiş.

Anne yine çok üzülmüş. Bir bağ daha koptu aramızda, her geçen gün sayıları azalıyor, gün gelecek evden uçup gidecek kendine ait başka bir yuva kuracak diye düşünüp dertlenirmiş.

Bir gece rüyasında kendi annesini görmüş. Kucağında yenidoğan bebeğini tutarken annesi başını okşuyormuş.

-"Benim güzel yavrum, artık daha fazla üzülme. Bebeğin her geçen gün büyüyor ama senden uzaklaşıyor sanma. Beraber geçirdiğiniz her yeni gün, anılarınızı çoğaltıyor. Paylaştığınız her olay sizi yakınlaştırıyor. Belki kucağına sık gelmiyor ama, okulda seni hatırlıyor. Karnı acıktığında canı anne keki çekiyor. Rüyasında korktuğunda anne diye bağrıyor. Bir derdi olsa ilk sana anlatmak istiyor, heyacanını ilk seninle paylaşmak için koşa koşa geliyor..."

Uyanınca düşünmüş, gerçekten de doğru. Yeni doğmuş bebeğin annesine dair aklında fazla fikri yok; dolayısıyla anne kokusu, anne sesi onun tek yatıştırıcısı. Oysa çocuğum büyüdükçe beni tanıyor, yanında olmadığım her an benim varlığıma yaslanıyor. Zaman geçtikçe görünmez bağlarımız sımsıkı düğümleniyor. Artık üzülmeyi bırakıp sadece "an"larımızın tadına varacağım, görünmez bağları farkedip, her düğümünü kalbime yazacağım...

demiş ve bir daha üzülmek yerine keyfini çıkarmaya karar vermiş.

16 Şubat 2014 Pazar

Bebelerin Doğum Günlerine Aç Gitmeyin Anacım

Bir bebek sahibi olunca hayatımıza yepyeni bir macera daha giriyor. Her biri süper düper özenli doğum günü partileri. Aylar öncesinden temalar, pasta arayışları başlar, özellikle ilk yaş günü ise müthiş bir heyecandır bu.

Bu heyecan ne yazık ki doğum günü bebesinin annesini fazlaca yorar. Evin süslenmesi, pasta, ikramlıklar bir yana, çocuğunun ve kendi süsü püsü diğer yana bi dünya iş. İşlerin yorgunluğunun üstüne bir de duygusallığı ve heyecanı ekleyin, şaşkına dönmemek mümkün değil.

E ben bunu yaşadım çok iyi biliyorum da peki ne demeye doğum gününe aç gidiyorum?

Bir kaç hafta önce minnakımın arkadaşının partisine gittik. Her şey çok güzeldi güzel olmasına da orda kim bilir neler yeriz diyerekten aç gittim. Malesef umduğumu bulamadım. Pasta ve çok iyi pişmemiş börekler dışında diğer herşey atıştırmalıktı; şekerler, yemişler, minik kanepeler beni doyurmaz ki :(

Karın doyuracak bir şeyin olmamasını geçtim hadi, ancaaak bir diğer engel de iki kat kudurmuş minnakımdı. Balonlara mı saldırmadı, süsleri mi parçalamaya çalışmadı, doğum günü bebesine verilen hediyeleri almak için mi ağlamadı her marifetini ortaya döktü kuzucum. Onu tutmaya çalışmaktan yemek yemeyi bırak, kırk yılda bir büründüğüm süslü halimden eser kalmadı. Bluzumun yakası yamulmuş, saçım başım bozulmuş halde kocamın yanına gittim:

-hadi kalkalım artık biraz daha durursam kafayı yiyeceğim.

İşte buraya yazıyorum ki ben ettim siz etmeyin.