11 Kasım 2013 Pazartesi

Dertlerimizi içimize attık, kahkahalardan buket yaptık

Anne olunca artık kendine ait zaman diye bir kavram kalmıyor, kalsa da bu an dilediğin an olmuyor. O zamana kavuştun diyelim, fakat bakalım bu sefer de canın kalacak mı. Kısacası, keyfinin gelmesi-uygun zamanı yakalamak-keyfini yapacak enerji bulmak, her biri birbirinden bağımsız üç kuşmuş gibi düşün. Bu üç kuş aynı anda hiç bir zaman yuvalarında olamıyorlar ne yazık ki. Benim bebekten sonraki şu son 1-2 yılımda bu üç kuşu yakalamam birkaç kez anca olmuştur. Haliyle zaman zaman derbeder oluyorum.

Bazen diyorum keşke bilgisayarlardaki sistem geri yükleme fonksiyonu olsa bende de. Dışardan bir virüs geldiğinde, ruhum tepetaklak olduğunda birkaç gün önceki halime resetleneyim, her derdimi unutayım.

İşin en kötü yanı ise, içinde ne kadar yangın olursa olsun bebene bunu yansıtamazsın. Gerçi onlar herşeyi anlıyor ya, yine de anlık yaşadıkları için unutuyorlar. Sen de oyun oynarken yaşadığı heyecanı paylaşmak, başarılarıma alkış tutup, gülümsemek, kahkahalarına ortak olmak zorundasın. Şöyle içime kapanayım da ruhumu dinlendireyim veya doya doya ağlayayım da kendime geleyim zamanın yok.

Bu durum iyi mi kötü mü bilemiyorum ama şurası bir gerçek ki, anneyken hayatın zorluklarına arkaplanda direnmek zorundasın. Çünkü her zaman birinci önceliğin evladındır. Bu belki de iyi bir şeydir, aslında hiç bir derdin önemli olmadığını hatırlatıyor sana beben. Doya doya melankoli yaşamak sadece zaman kaybı, hayat bebenin oyun değiştirme hızından bile hızlı akıp gidiyor....


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder